Kosmak bir tutkuymus, simdi anladim.

29/4/2014

Neden kosar ki bir insan? Yalnizsin, demek ki sosyal bir arayisin yok, derdin muzik dinlemek degil cunku onun icin daha iyi mekanlar var, spor icin spor diye yola ciktiysan neden basketbol veya futbol gibi daha eglenceli ve paylasimli bir spor yapmayasin? Cevabi cok basit dort baslikta ozetlemek istiyorum:

Isteyince oldugunu anlamak...

Beni taniyan tanir, her ne kadar fizigim spora yatkin gibi gorunse de icten ice pek de hareketten haz almayan biriyimdir. Ta Alman Lisesi'ndeki ilk gunlerime donuyorum. Yil 1986, yas 11, hazirlik sinifina yeni baslamisiz. Sonraki 12 yil olacagi gibi haftalik ders programi aciklaniyor, bir bakiyorum haftada iki saat spor dersi var. Aaa ne guzel, futbol oynariz, basketbol oynariz, bir heves bir heves. Ama tanimiyorum ki icine girdigim Alman ekolunu ve disiplinini! O kucucuk halimizle Herr Werner karsimiza cikiyor, basliyor jimnastik, kosu, uzun atlama filan. Ne oldugumu sasiriyorum. Bir insan hep mi sonuncu olur? Olur! Tum derslerinden 9-10 alirken spordan kalir mi? Kalir! Sanirim bu travmayi atlatmam zaman almis olacak ki kosmaya baslayali daha dort ay oldu... Bir haftasonu kendimi arkadaslarimla Belgrad'da buldum. Yuruyerek basladigim parkuru dilim disarida bitirdim, ama her ne hikmetse ertesi hafta yine gitmek istedim. Bu sefer 1 km kosup 5 km yurudum derken baktim 4. haftada bildigin kosuyorum. Insan vucudu gercekten mucize, kafa isteyince vucut yapiyor, yani isteyince oluyor... O gun koydum hedefi: Mart ayinda duzenlenen geleneksel Runtalya maratonu ile baslayacaktim bu seruvene.

Kazanmak degil, basarmak...

Mart basinda Runtalya maratonuna katildim. Ilk resmi kosum oldugu icin ne bekledigimi cok da kestiremiyordum. Ama buldugum sey harikaydi. Kosuyu belki diger tum sporlardan farkli kilan sey, icinde olumune rekabet olsa da basarma hissinin bu rekabetin onune gecmesi. Bunu resmi bir organizasyona katilinca cok net goruyorsunuz. Kosuya basladigim andan bitirdigim ana kadar etrafimda hep birbirini destekleyen insanlar gordum. Yanindan kosarak gectiginiz hemen herkes size yol aciyor, kenardan izleyen tum seyirciler alkislarla tempo tutuyor, bu isi profesyonel yapip kosmak yerine ucmayi tercih eden atletleri ise kosanlar dahi alkislayarak destek oluyor. Cunku kosmanin felsefesi kazanmakta degil, konulan hedefi basarmakta. Yani bazilari icin amac derece elde etmek, bazilari icin sure hedefini tutmak, bazilari icin ise sadece parkuru bitirmek. Herkesin ortak paydasi ise basarmak. Yanda gordugunuz madalyayi da kazanana degil, basarana veriyorlar... 

Kendine saklamak degil, paylasmak...

Evet, kostugunuz sure zarfinda yalnizsiniz, ama kosmak illa da bireysel bir spor olmak zorunda degil. Cogu kosucu kendini ozdeslestirdigi bir organizasyona uye oluyor, ve oncesiyle, sonrasiyla, antremaniyla, kosusuyla bir paylasim icinde. Ekip ruhu yaratmak zor degil, oncesinde bulusup, sonrasinda bir kahvalti edip, belki beraber seyahat edip. Bunu bir adim daha ileri goturup toplum yararina kosanlar ve kosturanlar da var ki bu cok ama cok ozel birsey. Turkiye'de bunu en yaygin ve koordineli bir sekilde yapan organizasyon "Adim Adim". Bu olusuma uye olmak cok basit, sadece internet veya mail yoluyla bilgilerinizi paylasmaniz yeterli. Adim Adim olusumu altinda kosuyorsaniz bircok sivil toplum orgutune destek olma sansiniz var, bu destegi bagis toplayarak, sosyal etkinliklere katilarak ve bunun gibi bircok yontemle yapabiliyorsunuz. Ne kadar katilim ve katki sagladiginiz size kaliyor. En ufak bir katki yapmanin verdigi haz ise kocaman! Bu yaziyi okuyup bu ise gonul veren herkese Adim Adim veya benzeri olusumlara katilmayi siddetle tavsiye ediyorum. Cunku kosmak esittir paylasmak... 

Hobi degil, tutku...


Kosu tutkusu bende daha once de bahsettigim gibi tesadufen kesfedilmis bir hobi olarak baslasa da cok hizli bir sekilde hobi olmaktan cikti. 4-5 hafta sonra dizimde, ayagimda, bacagimda agrilar ve sisikler oldu. Ortopedi doktorlari kisa sureli kosuya ara vermemi tavsiye ettikleride onlara kizdim, cogunlukla da dinlemedim, cunku bunyem kabul etmedi. Geri kalacagimi hissettim. En sonunda niye boyle oldugunu yakinlarda gittigim ve yine bir ortopedi doktorundan duydum. Ayagimda tekrarlayan taban agrisindan bahsedip kisa kosu gecmisimi duyunca bana dedigi su oldu: "Okan Bey, siz benim kosan ilk hastam degilsiniz, su anda aklinizdan gecenleri tahmin ediyorum. Ve ben size ne dersem diyeyim kosmayi birakmayacaginizi da cok iyi biliyorum. Cunku kosu bir spor degil, bir tutku. Dolayisiyla bundan vazgecmeyeceksiniz. O yuzden lutfen vucudunuzu dinleyin ve ihtiyac oldugunda gerekli ilac ve tedavileri aksatmadan ve dogru ayakkabiyi kullanarak devam edin. Ben kosamayacaginiz noktaya gelince size zaten soylerim."

Gectigim dort ay hissettiklerimin ozeti tam da buydu iste, ben oylesine bir spor yapmiyordum, bir hevesle sarildigim bir hobi de yapmiyordum, tutkum olan seyin pesinden kosuyordum! Bir sonraki kosuda sizlerle de karsilasmak umuduyla...