Thassos: Kuzey Ege'nin Yesil Cenneti

28/7/2013

Neredeyse tam bir yil olmus Thassos'a gideli... Dun gibi hatirliyorum, bir onceki gorevimden ayrilmistim, yeni bir maceraya baslamadan once kendime ayirabilecegim son haftasonumdu ve tam 4 gunum vardi. Seyahat olayini iyi bilen bir arkadasima nereye gitsem diye sordugumda bana tereddutsuz Thassos adasina gitmemi tavsiye etti, ve ben de cok zaman kaybetmeden bir arkadasimla beraber koyuldum yola.

Aslinda hic bilmedigim bir rota degildi, daha once iki kez Kavala ve Selanik seyahati yapmistim bu taraflara. Ama o donemde yanindan farketmeden gectigim bu ada, belki de bana yakin cevrede yaptigim en guzel seyahati armagan edecekti, ve benim henuz bundan haberim yoktu..

Thassos, Istanbul'dan gidenler icin yaklasik 5 saatlik bir uzaklikta, bunun yaklasik 4 saati yol, 1 saati de keyifli bir feribot yolculugu. Yolda once Tekirdag'da bir cay molasi verdikten sonra, yeni bir yer kesfetmenin verdigi hevesle hemen Ipsala'ya devam ediyoruz. Aslinda yolun en zorlu kismi da sinira kadar olan bolumu, cunku her zamanki gibi yollarda ne kanun var, ne kural. Ama pek takmiyoruz, gozler ve akillar hep gidecegimiz yerde cunku... Ipsala'da rutin bir kontrolden gectikten sadece 100 metre sonra dunyamiz degisiyor, yollar kaymak asfalta ve issizliga burunuyor. Etrafimizda kirk yilda bir solladigimiz Turk plakali tirlardan baska arac kalmiyor. 

Yaklasik yarim saat sonra Alexandroupoli'de ilk Yunanistan molamizi veriyoruz. Turkce adi Dedeagac, ve burada neredeyse herkes Turkce konusuyor. Avea, Turkcell tum telefonlar cekiyor. Ve tabii ki durak yerimiz Nissiotiko, Dedeagac'in acik ara en iyi restorani. Burasi hakkinda birsey yazmiyorum, burasi ayri ve kendine ozel bir yaziyi hakediyor cunku...

Yeterince dinlendikten sonra feribota binecegimiz Keramoti'ye gidiyoruz ve onceden ayarladigimiz feribotumuza biniyoruz. Hava kararmaya basliyor, ama gozumuzu karsimizda duran o yemyesil ve bizi sasirtacak buyuklukteki Thassos'tan alamiyoruz, deklansor de klikleyip duruyor. 

Adada mutevazi bir kasabaya iniyoruz. Yine goze carpan bir kalabalik yok, hizli bir sekilde ve karanlik sebebiyle etrafimizi da cok farkedemeden otelimize gidiyoruz, 15 dakikalik bir seyahatle. Ve uzun bir yolun yorgunlugu ile bayiliyoruz.

Thassos'ta guzel ama yagmurlu bir haftasonu bizi bekliyor. Adanin etrafi yaklasik 100 kilometre uzunlugunda ve tum adayi iki yone de donebiliiyorsunuz. Birbirine cok uzak mesafede olmayan guzel koyler var. Yol boyunca etrafinizdaki yesil ormanlar sizi hic yalniz birakmiyor. Ege adalari icin standart olan ciplak tepeler ve maki bitki ortusu bu adada hemen hemen hic yok, ada cam ormanlariyla kapli. Masmavi bir denizi, ve mavinin dibine  kadar inen yesil ortusu ile adeta cennet gibi. Adanin etrafindaki gezintinin yaninda bir de adanin ortasina dogru cikan yollar var. Ozellikle Theologos tepesindeki kiliseyi ve Limenaria'dan cikilan gizli selaleyi gormenizi mutlaka tavsiye ediyorum.

Ve tabii gelelim yemeklere... Yunanistan'da nereye giderseniz gidin, Turkiye'de siradan yemeklerle ve fahis fiyatlarla nasil kaziklandiginizi anliyorsunuz. Bu Thassos adasinda da boyle. Limenaria kasabasindaki Limani Restaurant adanin acik ara en iyi restorani, sahipleri olan iki kardes cok iyi Turkce biliyorlar, biri mutfakta biri de serviste size alisilagelmisin disinda bir ziyafet cektiriyorlar. 

Adada 2-3 gun hemen hemen herseyi kesfetmek, deniz-gunes keyfi yapmak ve heryeri gezmek icin yeterli. Yalniz eger deniz tatili icin gidiyorsaniz Kuzey Ege'nin sezonunun kisa oldugunu unutmayin derim. 

Benden bu kadar, eger Thassos'u kesfe hazir olup daha fazla detay ogrenmek isteyen varsa, bana nasil ulasmasi gerektigini biliyor..

Keyifli yolculuklar!...