Yalniz ama onurlu: Kuba

31/10/2013

Her seyahat, biterken 'simdiye kadar yaptigim en guzel seyahatti' dedirtir insana, ama Kuba bana 'simdiye kadar yasadigim en farkli deneyim'i yasatti. Seyahate cikmadan once Kubaya giden arkadaslarimin hemen hepsi Kuba hakkinda cok guzel seyler soyledi, bir iki kisi de uzak durulmasi gereken bir yer olarak ifade ettiler (ne kadar da yanilmislar!). Sizlerle, ozellikle de su ana kadar 'dunya uzerindeki baska bir dunyaya' henuz gitme ve gorme sansi olmayanlarla, Kuba hakkindaki izlenimlerimi paylasmak istiyorum. 

Evet, baslikta sectigim kelimeler tesaduf degil, benim acimdan Kuba'nin ozeti: yalniz ama onurlu... 

Kuba'yi Kuba yapan hikayesi, 19. yuzyilin basina kadar uzaniyor. Kuba, emperyalist guce karsi ilk sinavini 1800'lu yillarin basinda Ispanyollara karsi veriyor. Ispanyollar'la savas aralikli olarak yuzyilin sonuna kadar devam ediyor. Bu bagimsizlik savasi tam kazanilmak uzereyken Amerika devreye giriyor ve bugunlerde Ortadogu'da en yakindan gozlemledigimiz bicimde mudahale sonrasi ulkede kaliyor. Demokratiklesme adi altinda yapilan anayasada onemli kazanimlar oluyor, ancak Amerika bir yandan da askeri varliginin devam etmesini bu anayasada garanti altina aliyor. 1902'te cumhuriyet kuruluyor. Bugunun Kubalilar'i bu donemi yeni somurgecilik donemi olarak aniyor. Amerikan etkisi 1902-1959 arasi devam ediyor. Son yedi yilin yonetimi hepimizin kulagina asina olan Batista liderliginde geciyor. 

1953 yilindan itibaren Kuba'nin unlu devrimi Castro liderliginde basliyor. Devrim, her ne kadar Fidel Castro'nun adiyla anilsa da, devrimin fikir ve aksiyon liderligi Fidel, Raul (bugunku liderleri) ve Che Guevara tarafindan yurutuluyor. 1959 yilinda Batista'nin devrilmesiyle devrim hareketi sonuclaniyor. Bu devrim, cogumuzun bildiginin tersine bir sosyalist devrim degil, bir bagimsizlik hareketi olarak yapiliyor. Icinde komunist ogeler barindirmiyor. Sosyalizm Kuba'ya devrim sonrasi donemde Che'nin etkisiyle yayiliyor ve benimseniyor. Ve 60'li yillarda basliktaki ve gunumuze kadar uzanan 'yalnizlik' seruveni basliyor... 

Kuba yalniz...

Amerika, devrim sonrasi Kuba'ya net bir karsi tavir alarak ulkeyi izolasyona terk ediyor. Kuba halki, dunyaca 'ambargo' olarak anilan izolasyona 'abluka' diyor. Sebebi de Amerika tarafindan uygulanan yaptirimlarin sadece Amerika tarafindan Kuba'ya uygulanmasiyla kalmayip Amerika tarafindan dunyadaki tum ulkelere de uygulatilmasindan kaynaklaniyor. Bu ayrimci politikanin Kuba'ya ekonomik olarak 20 yillik bir toplam kayip yarattigi tahmin ediliiyor. 90'li yillara kadar Kuba bir sekilde ayakta kalmayi basariyor, bu donemde de dogu blogunun yakin destegini hissediyor. Amerika tarafidan bloke edilen ticaret kanallari, Sovyet Rusya'si yoluyla asilmaya calisiliyor. Ta ki, orasi da cokene kadar... 90'larda Sovyet cokusuyle beraber enerji krizi cikiyor. Durum o kadar kotu hale geliyor ki, otomobiller akaryakit yoklugunda curumeye terkediliyor, tarimda kendilerine yetemedikleri icin gunluk kisi basina kalori tuketimi 1600'e kadar dusuyor. Yani Kuba dibe vuruyor! 90'larla baslayan ve 2005'e kadar devam eden bu yoksulluk donemine 'special times', yani ozel donem diyorlar. 

Ama Kuba onurlu...

Boyle kotu bir durumdan halk olarak kenetlenip ayaga kalkmayi basaran ve kendi kendine yetebilen bir toplum yaratiyorlar, ve sadece 15-20 yil gibi kisa bir surede ve hicbir dis yardim almadan!

Kuba'nin bugunku nufusu yaklasik 11 milyon. Butun siyasi, ticari, sosyal sistemleri tikir tikir isliyor. Issizlik orani sadece %1,5. Herkesin universite ve is garantisi var. Yasam beklentisi, devrim oncesi 55 yil iken simdi 80 yila cikmis. Halkin %76 sehirlerde yasiyor. 

Okuma yazma orani %100, hem de 1961'den beri... Saglik, bilim ve sanat alaninda o kadar ileriler ki, 'gelistim' diyen ulkelere parmak isirtiyorlar. BM'nin yayinladigi kaliteli yasam endeksinde Avrupa'yi ve Amerika'yi geride birakmis, Kanada ile yarisiyorlar. Dunyada bilinmeyen ilaclar, uygulanmayan tedavi yontemleri kesfedilmis ve uygulaniyor. Kanser asilari bile var! Tum tuketimlerinin %80'ini kendileri uretiyorlar. Halkin neredeyse tamami organik tarimdan besleniyor.  

Rejim sosyalizm, ama kendine ozgu bir duzen. Mahalle mahalle, bina bina orgutlenmisler (bu mikro orgutlerin ismi CDR), ve tum siyasi temsilcilerini halkin icinden seciyorlar. Nufusun %20-25'i genclik kollari veya Komunist Parti uyesi. Ama isminin aksine Komunist Parti, ulke yonetiminde aktif rol alamiyor, sadece rejimin devamini saglamaktan sorumlu. Secimlere katilim orani %96, komunist bir ulke icin varsayildigi uzere bir katilim zorunlulugu da yok. Raul'a guven ise cok yuksek. 


Internet neredeyse hic yok, sebebi de Amerikan internet altyapisini kullanmak istememeleri, tabii biraz bilgi kirliliginden de korkuyorlar. Ama yayiliyor, belediyelerde gencler icin bilisim merkezleri var, arastirma merkezlerini ve egitim kurumlarini onceliklendiriyorlar. Bireysel kullanim neredeyse hic yok... 

Kuba dunyada Havana Club isimli Rom ve Cohiba, Montechristo gibi markalar altinda yaptiklari mukemmel purolariyla aniliyor. Purolarla ilgili ayri bir yazi gelecek, biraz daha sabredeceksiniz, kusura bakmayin... :) 


Kuba demek muzik demek! 

Ben hayatimda boyle birsey gormedim! Bogazimizdan eslik eden bir canli muzik olmadan bir lokma gecmedi.. Hem de oyle uyduruktan canli muzik degil, en kralindan... Sanat adamlarin ruhuna islemis resmen. Olayi turistik ticarete de dokmuyorlar. Gelip bahsis isteyen yok, once calisyorlar, sonra gelip CD'lerini isteyip istemediginizi soruyorlar. Bir de yan resimde oldugu gibi kendi icin calanlar var, hem de her yerde.. 

Yemek kulturleri hic gelismemis, resmen karinlari doysun diye yemek yiyorlar. Domatesli pilav, yaninda sansliysaniz tavsan eti ve sebze, muhtemelen de sadece tavuk yersiniz. 

Nedenini sordugumuzda cok mantikli bir sebebi oldugunu da anliyorsunuz, herseyden once tuketim kulturu olmadigi icin asiri lukse hic kacmiyorlar. Ikincisi de evlerde ve kapali mekanlarda hic vakit gecirmiyorlar. Sistem sosyallesmek ve paylasmak uzerine kurulmus. Gecenin bir yarisinda sokaklarda yuzlerce, binlerce insan takiliyor, sohbet, muhabbet, muzik... 

Ada ulkesi olmasina ragmen balikcilik da hic gelismemis. Sadece nehir agizlarinda tatli su balikciligi yapiyorlar. Deniz balikciligi yapamamalarinin iki sebebi var, biri denizlerinin cok sig olmasi ve iyice acilmadan kaliteli balik bulamamalari, ikincisi de tahmin ettiginiz uzere ulkede oralara cikacak para ve yatirimin olmamasi ve Amerika, Meksika gibi teknolojik ulkelerle basa cikamamalari..

Dayanamayip araba resimlerini yazinin en basina koydum.. Ulkede resmen 60'li yillarda yasar gibisiniz, etrafta eski Amerikan arabalari hakim, bazilari bakimli, bazilari yorgun. Bir de sonraki donemde (malesef) gelen cirkin dogu blogu arabalari var. Ama eski Amerikanlar'in guzelleri oyle guzel ki otekileri gormezden geliyorsunuz.

Binalar yorgun, yipranmis. Renove edecek veya bakim yapacak yeterli kaynak yok ulkede. Ama herseye ragmen guzeller. Sehirlerin ana meydanlarindan baslamislar renovasyon calismalarina ama yine parasizliktan yavas gidiyor.

Kuba, tum tarihi dokusunun yanisira Karaib denizin doga harikasi bir adasi. Dolayisiyla inanilmaz guzel ve bakir kalmis plajlari var. Deniz sicakligi 25-26 derece, bembeyaz ince bir kum, piril piril bir deniz. Ulkenin kuzeye bakan kiyilari daha guzel, her butceye ve zevke gore deniz tatili yapmak mumkun. 

Ozet olarak, ne ararasaniz arayin Kuba'da var. Keyif var, muzik var, sanat var, doga var, insan var, gunduz var, gece var, ama herseyden onemlisi bizim ogrendigimiz ve bildigimizden farkli bir mutluluk var. 

Artik hep ayni ve siradan yerlere gitmekten sikildiysaniz Kuba size her konuda baska birsey sunuyor. 

Yazimi, beraber seyahat ettigim bir arkadasimin kendi acisindan Kuba'yi ozetledigi ve benim de cok hosuma giden cumlesiyle bitiriyorum. Sormadan ismini paylasmiyorum, belki yazimi okuyunca kendisini desifre eder :)


"Kuba farkli birseylerin mumkun olabilecegini kanitliyor."

Sevgilerimle...